İzmir Pergamon Antik Kenti (Bergama Antik Kenti)

Güncellenme : 17.04.2024 15:09:26

⇗ Paylaş ⇗ Site İçi Arama ⇗ İzmir Rehberi Liste

2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen, 2014 yılında ise Dünya Mirası olarak tescil edilen ve Türkiye'de bulunan önemli antik şehirlerinden biri olan İzmir Pergamon Antik Kenti, şehri gezenlerin mutlaka görmesi gereken tarihi yapılardan biridir.

Bir inanışa göre Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş ve zafer sonrası iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon Antik Kenti (Bergama Antik Kenti) ile Gryneion Antik Kenti adını vermiştir.

Eski kentin kalıntılarını, 1870'li yıllarda Batı Anadolu'da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir.

Pergamon Antik Kenti Tarihi

Makedon kralı Büyük İskender M.Ö. 334 yılında kenti ele geçirdikten sonra kent idaresini oğlu ve karısına bırakır. Büyük İskender ölümünden sonra antik kent bölge yöneticisine kalır. Onun ölümüyle beraber yanında çalışan Attalos Hanedanı'nın kurucusu Filetairos burada yeni bir krallık kurar. Ölümüyle beraber başa yeğeni olan 1. Eumenes geçer. Döneminde kent sakin bir yaşam sürer. Sonrasında idareyi kuzeni 1. Attalos’a ele alır. 1. Attalos döneminde gelişen ve gücünü Anadolu’ya kabullendiren Pergamon, resmen kurulmuş sayılır. M.Ö. 241 de Pergamon, korunaklı yer, kale anlamına gelir. Krallığını oğlu olarak Attalos Hanedanı'nın dördüncü üyesi olan 2. Eumanes’e bırakır. Şehir en geniş sınırlarına kral 2. Eumenes M.Ö. 197- 159 zamanında ulaşır. Kent'e 200.000 kitaptan oluşan bir kitaplık yaptırır. Kuzu ve keçi derilerinden yapılan parşomen kağıdının geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını sağlar. Ardından gelen Kral 2. Attalos ülkenin gelişimini sürdürür. Kral 2. Attalos ölümüyle tahta geçen 3. Attalos dengesiz davranışlarıyla nam salar. Öldüğünde bir varisi olmadığı için şehri Roma İmparatorluğu’na vasiyet eder. M.Ö. 129 yılında şehir Romalıların eline geçerek Pergamon'daki varlığını Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olarak sürdürür. Bu süreçte Pergamon Roma İmparatoluğu’nun Asya Eyaleti’nin bir başkenti olmuştur. Romalılar kente Neocore adını veriler. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biridir. M.Ö. 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkenti olmuştur. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş ve zaferden sonra iki kent kurdurarak birine, onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.

Yazılı belgelerde ilk kez M.Ö. IV. yüzyılın başlarında söz edilen Pergamon Antik Kenti daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, Pergamon Antik Tiyatrosu gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.

Pergamon Akropolü

Pergamon’un Akropol'ü, Bakırçayı'nın suladığı ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alır. Büyük bir kale görünümündeki Akropol’ün ana kapısına varmadan solda Heroon'un kalıntıları vardır. Heroon, Antik Yunanistan'da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış ve çevresi sütunlu bir galeriyle çevrili kutsal yerlerin adıydı. Heroon’da, dinsel törenin yapıldığı oda geniş bir ön galerinin arkasındaydı. Heroon’un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkandan oluşan uzun bir yapı bulunuyordu.

Pergamon Antik Kenti’nin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, antik kent Akropol'ün en önemli mekanıydı. Pergamon Antik Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştır. Bilimsel araştırma kazılarda gün yüzüne çıkarılan Athena Tapınağı’nın birçok parçası Berlin'e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Pergamon'da ise yalnızca temelleri kalmıştır.

Athena Tapınağı'nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede "Pergamon derisi" olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. Romalı asker ve devlet adamı Marcus Antonius, M.Ö. 41'de kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya armağan etmiştir.

Antik kent'in önemli yapılarından biri olan Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı yer alıyordu. Zeus Sunağı da Athena tapınağı gbi Berlin'e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi'ne koyulmuştur. Helenistik dönemi mimarisinin en güzel örneği olan sunağın Pergamon’da yalnızca temelleri kalmıştır. Zeus Sunağı'nın güneyinde kent yapılarından Yukarı Agora bulunur. Agora, güney ve kuzeydoğudan Dor düzeninde sütunlu galeriler ile çevriliydi. Agora'da toplanan halk, siyaset ve ticaretle ilgili konuları yönetimle görüşüp konuşuyordu. Agora’nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunuyordu. Akropol'ün en yüksek yerinde Pergamon krallarının sarayları yükseliyordu. Günümüze bu sarayların yalnızca zemini ve temellerine ulaşılmıştır.

Athena Tapınağı'nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir Pergamon Antik Tiyatrosu yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setler ile sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı.

Akropol’ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyinde idi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı.

Orta Kent

Bugün Orta Kent denilen yerleşme, eski Pergamon Antik Kenti’nin bir başka bölümüydü. Kentin yukarı bölümü Akropol’de, daha çok kral ailesi ile yöneticiler, aydınlar ve komutanlar oturuyordu. Orta Kent ise halkın rahatlıkla girip çıktığı yerdi. Burada doğrudan devlet yönetimiyle ilgili olmayan yapılar, gençler için spor alanları, halka açık tapınaklar bulunuyordu.

Orta Kent’in önemli alanlarından biri Demeter Kutsal Alanı‘ydı. Bu alan dikdörtgen bir platformda yer alıyordu. Bugün Yukarı Gymnasion'dan gelindiğinde, eskiden bir çeşme ile kurban çukurunun bulunduğu alana girilir. Buradan beş basamakla çıkılan iki sütunlu anıtsal girişe ulaşılır. Kutsal alana buradan inilir. Alanın solunda tapınak, ortasında ise sunak vardı.

Gymnasion Orta Kent’in en büyük yapı kompleksiydi. Burada çeşitli spor dallarında çalışmalar ve yarışmalar yapılırdı. Gymnasion, yukarıya doğru genişleyen üç teras üzerine kuruluydu ve bir bakıma üç ayrı Gymnasion biçiminde inşa edilmişti. Üst terası yetişkinlere, orta terası gençlere, alt terası ise çocuklara ayrılmıştı. Orta bölümünde galerilerle çevrili alanda güreş, disk atma, uzun atlama gibi spor çalışmaları yapılırdı. Kuzeydeki galerinin arka bölümündeki salonlarda çeşitli konularda dersler verilirdi. Bu salonlardan biri 1.000 kişi alabilecek büyüklükteydi. Güney galerisinin altında bulunan üstü kapalı koşu yolu 212 m. uzunluğundaydı.

Orta Gymnasion'un batısında gençlerin eğitim gördüğü yapılar vardı. Uzun koşu yolu doğuda Herakles ve Hermes'e adanmış tapınağa açılıyordu. Yarışmalarda başarılı olan gençlerin adları tapınağın duvarlarına yazılırdı. Küçük çocukların eğitimine ayrılan Aşağı Gymnasion 80 m. uzunluğunda bir terasa kurulmuş yapılardan oluşuyordu.

Yukarı Gymnasion'un batısında yer alan Asklepios Tapınağı’nın günümüze yalnızca temelleri ulaşmıştır. Hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılan tapınak dinsel özelliklerinin yanı sıra tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği bir okuldu. Hastalar, bitkilerden elde edilen ilaçlar, ameliyat, su ve çamur banyolarının yanı sıra, spor, müzik, eğlence ve telkin yoluyla tedavi edilirdi.

Aşağı Kent

Pergamon’un Aşağı Kent olarak adlandırılan aşağı bölümünde, iki sütunlu galerilerle çevrili Aşağı Agora ile heykel okulu ve evler vardı. Evler içinde en dikkat çekeni, sütunlu galerileri olan iki katlı Attalos Evi‘dir. Buranın güneydoğuya açılan odası, kışın bile güneşle ısıtılıyordu. M.Ö. II. yüzyılda surlarla çevrilen kente güneydeki Eumenes Kapısı yapılmıştı. Bugün bu kapıdan girenler, ince yapılı bir sütun sırası ile karşılaşırlar. Mısır tanrısı Serapis'e adanmış tapınak, eski Pergamon’un en büyük yapısıdır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Avlu olarak da adlandırılır.

Roma Kenti

Pergamon’un kuzeybatısı ile Bergama Çayı arasında Roma dönemi yerleşmesi bulunur. Bu alanda 50 bin kişilik amfi tiyatro ile 30 bin kişilik tiyatro vardı. Günümüzde Viran Kapı denilen kalıntılar Pergamon Antik Tiyatrosu’nun ayakta kalan kemeridir.

Zeus Sunağı

Hellenistik dönemin en güzel eserlerinden biri olan Zeus Sunağı da Athena Tapınağı gibi Almanya ya gönderilmiş ve Berlin deki Pergamon Müzesi’nde birleştirerek sergilenmeye başlanmıştır. Akropol de sunağın yalnızca temelleri görülebilir. M.Ö. yıllarında yapılmıştır. II. Eumenes in Galatlara karşı kazandığı zaferi simgeleyen kabartmalarla süslüdür. Bu kabartmalarda Bergamalıları Yunan tanrıları temsil eder. Kabartmaların boyu 2,5 uzunluğu ise 120 m.yi bulmaktadır. toplam 118 figür sunağı çevreler. Sunağın yüksekliği 12 m.dir. Sunak tek bir ustanın değil onlarca Bergamalı ustanın elinden çıkmıştır. Bergamalıların Sunağı adadıkları tanrı Zeus yunan mitolojisindeki en büyük tanrıdır. Bütün tanrıların ve insanların babası olarak kabul edilir. Diğer tanrıların birçoğu da Zeus'un çocuklarıdır. Kütüphane Parşomen kağıtlarına yazılmış adet el yazması eserden oluşur. Hellenistik dönemin en büyük kütüphanesidir. Ülkenin en güçlü kralı II. Eumanes tarafından yaptırılmıştır. 4 büyük salondan oluşur. Dönemin diğer büyük kütüphanesi İskenderiye ile ciddi bir rekabet içerisindedir. İskenderiye giderek büyüyen ve kendisine rakip olmaya başlayan Bergama kütüphanesine kağıt desteği sağlamayı bırakır. Bunun üzerine bölge insanı hayvan derisinden yapılma parşömeni icat eder. Kütüphane, M.Ö. XLI yılında Roma İmparatorluğu döneminde İmparator Markus Antonyus tarafından Mısır Kraliçesi Kleopatra ya armağan edilmiştir. Parşomen Bergama kağıdı anlamına gelen Latince Pergamena kelimesinden türetilmiştir.

Gymnasion

Orta Kent’in en büyük yapı kompleksiydi. Burada çeşitli spor dallarında çalışmalar ve yarışmalar yapıldığı görülmektedir. Gymnasion, yukarıya doğru genişleyen üç teras üzerine kuruluydu ve bir bakıma üç ayrı Gymnasion biçiminde inşa edilmiştir. Üst terası yetişkinlere, orta terası gençlere, alt terası ise çocuklara ayrılmıştır. Orta bölümünde galerilerle çevrili alanda güreş, disk atma, uzun atlama gibi spor çalışmaları yapılmaktadır. Kuzeydeki galerinin arka bölümündeki salonlarda çeşitli konularda dersler verilir ve bu salonlardan biri 1.000 kişi alabilecek büyüklükte inşa edildiği görülmekte. Pergamon Antik kKentin güney galerisinin altında bulunan üstü kapalı koşu yolu 212 m. uzunluğundadır. Orta Gymnasion'un batısında gençlerin eğitim gördüğü yapılar vardır. Uzun koşu yolu doğuda Herakles ve Hermes'e adanmış tapınağa açılmaktadır. Yarışmalarda başarılı olan gençlerin adları tapınağın duvarlarına yazılırdı. Küçük çocukların eğitimine ayrılan Aşağı Gymnasion 80 m. uzunluğunda bir terasa kurulmuş yapılardan oluşmaktadır. Yukarı Gymnasion'un batısında yer alan Asklepios Tapınağı’nın günümüze yalnızca temelleri ulaşmıştır. Hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılan tapınak dinsel özelliklerinin yanı sıra tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği bir okul olduğu bilinmektedir. Hastalar, bitkilerden elde edilen ilaçlar, ameliyat, su ve çamur banyolarının yanı sıra, spor, müzik, eğlence ve telkin yoluyla tedavi edildiği görülmektedir.

Demeter Tapınağı

Demeter Tapınağı Mysia Bölgesi'nin güneybatısında, Keteios ve Selinus Çayı'nın birleştiği noktasında yer alan Hellenistik ve Roma Dönemi'nin önemli kentleri arasındaki Pergamon Antik Kenti'nde bulunmaktadır. Tapınak ilk olarak yer altıyla ilgili çizgileri olan kutsal bir yer olarak, kültüne bağlı olarak kent surlarının önünde bulunmaktaydı. Kutsal alan ancak yapımından 100 sene sonra II. Eumenes'in kenti genişletme çabalarıyla surlu kent alanının içine alınmıştır. Günümüzde gymnasionun batısında yüksek bir şekilde yapılmış 100 * 50 m. ölçülerindeki teras üzerinde yer almaktadır. Tapınak, kültüne bağlı kalarak çekirdek bir yapıdan dönemler içinde son formuna evrilmiştir. Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülen Pergamon kazısının başkanı Prof. Dr. Wolfgang Von Radt'ın belirttiği şekliyle M.Ö. IV. yüzyıl da 2 nolu yapı evresindeki eklemeler ve genişlemelerle birlikte kült yeri tapınak halini almıştır. Tapınak ilk anıtsal formuna ise Attaloslar Hanedanı'nın kurucusu olan Philetairos zamanında kavuşmuştur. Kutsal alan ve kült merkezi olan tapınağın batısında arkasında odalar olan bir galeri ve doğusunda merdiven gibi düzenlemiş 10 sıra halinde oturma basamaklarından oluşan bir seyir merdiveni bulunuyordu. Burası 800 kişinin oturabileceği 42 m. uzunlukta bir yapı olup, Thesmophoria'da yani tohum atma şenliklerinde kadınlardan oluşan kült cemaatinin toplandığı yer olarak düşünülür. Bu kutsal alanın güney bölgesinde ise tapınak ve önünde bulunan sunaklar yer almaktadır. Tapınak 3. yapı evresinde özgün bir düzene sahipti ve antelerin arasında Aiol başlıklı fasatlı sütunlar yer almaktaydı. Bu başlık düzeni iki kuşak sonra Demeter Alanı'nın propylonu için de kullanılmıştır. Demeter Tapınağı'nın bugünkü ve en son boyutlarına architravındaki yazıtlardan I.Attalos'un eşi Apollonis'in bağışları ile ulaştığı görülür. İkinci Roma inŞaat evresinde M.S. II. yüzyıl'ın ikinci yarısında Demeter Tapınağı'nın cephesi tamamen yenilenmiş ve dönemin mimari görselliğine uyarlanmıştır. Demeter Tapınağı ilk etapta ante arasında iki sütunlu küçük bir ante-tapınak olarak görülürken tapınağın önüne eklenen sütun dizisi ile birlikte daha derin bir ön avluya sahip Korinth Düzeninde prostylos planlı bir yapı elde edilmiştir. Ayrıca buna bağlı olarak, uzayan yapı ile altar arasındaki mesafede küçülmüştür. Altar ile Demeter Tapınağı'nın arasındaki mesafe 9.50 m.dir ve tapınağın cephesine göre ortalanmıştır, kutsal alanın çoğu dolgu topraktan ibaret iken altarla tapınak arasının andezit taşından döşeme ile kaplandığı görülür. Propylondan temenosa geçilen merdivenler 10 basamaktan oluşmaktadır. Bu alanda altar şeklinde dört adet sunak ve kurban çukurları yer almaktaydı. Bu bölümden sonra hemen sonra 2.30 * 7.00 m. ölçülerindeki iki yanı volüt süslemelere sahip altarı görülür. Yapı temelde 14.14 * 7.975 m. şeklinde ölçülmüştür. Sunak düzenlemesindeki gibi krepidoması da iki basamaklı olup, İon geleneğinde yapılmıştır. Ön cephedeki sütunların başlıkları bulunamamıştır. Sütun kaideleri attik-ion tarzda olup direk stylobat düzlemine oturmaktadır.

Araştırma Ve Kazılar

Pergamon Antik Kenti üzerinde İlk çalışmalar, 1878-86 yılları arasında C. Human, A. Conze ve R. Bohn tarafından yapılmış ve Yukarı Kent ortaya çıkarılmıştır. Orta ve Aşağı Kent'in ortaya çıkarıldığı 2. dönem kazıları 1900 ile 1913 yılları asrasında W. Dörpfeld, H. Hepding ve P. Schatzmann tarafından gerçekleştirilmiştir. Üçüncü dönem kazıları 1927 ile 1936 yılları arasında Th. Wiegand tarafından yapılmış ve bu çalışmalar sonucunda Heroon, Kızıl Avlu ve Akslepieion ortaya çıkarılmıştır. 1957 ile 1972 yıllarında dördüncü kazı dönemi E. Boehringer tarafından yapılmıştır. Daha sonra W. Radt'ın devraldığı kazılar 2004 yılına kadar sürdürülmüştür . Kazılar 2005 yılından beri F. Pirson tarafından yürütülmektedir.

Pergamon, yapılan düzenli kazılarla büyük bölümü ortaya çıkarılmış bir ilkçağ kentidir. Burada kurulan Bergama Müzesi, Türkiye'nin ilk arkeoloji müzesidir. Pergamon buluntularının birçoğu burada sergilenmektedir.

Pergamon Antik Kenti Kalıntılar

Mimari
Pergamon ‘un yalnızca dağın en yüksek noktasındaki bir kaleden ibaret olmadığı, erken dönemlerde de surla çevrili bir Arkaik Dönem kenti olduğu anlaşılmıştır. Gymnasion terasının hemen yukarısında bulunan, ilkel teknikte yapılmış duvar, Arkaik Dönem'e tarihlenen bir kent sura aittir. Bu surun izlerine dağ yamacının başka yerlerinde de rastlanmıştır. Ancak, kesinlikle olarak Arkaik Dönem'e tarihlenebilecek ve kalenin iç mimarisine ait herhangi bir duvar kalıntısı ele geçmemiştir. Pergamon Antik Kenti’nde ortaya çıkarılan tümülüs mezarlar, kaya mezarlar, lahit mezarlar, sıra onur mezarların büyük çoğunluğu Hellenistik ve Roma dönemlerine aittir. Pergamon'un Arkaik sur duvarı 1990 yılında bütün genişliğini kapsayacak şekilde açığa çıkarılmıştır. Kazı sonunda, arka arkaya kademelenmiş üç duvar sırasının oluşturduğu hat ortaya çıkmıştır. Sondajlardan elde edilen malzemeler bu duvarın Arkaik Dönem'e ait olduğunu açıkça göstermiştir.

Çanak Çömlek
Arkaik Dönem'e ait mimari kalıntılar bulunamamışsa da, dağın tepesinde M.Ö. VII. ve -VI. yüzyıllara tarihlenen çok miktarda Arkaik Dönem seramiği ve bezemeli çatı kiremitleri ele geçmiştir. Bunların, kalede yapılan pek çok değişiklik sırasında tamamen ortadan kaldırılmış yapılara ait olduğu düşünülmektedir. Asklepion'a giden yolun yan tarafında en erkeni M.Ö. IV. yüzyıla ait mermerden mezar anıtı parçaları, rölyefler bulunmuştur. Bunlardan biri yüksek kaideli bir mezar rölyefidir.

Pergamon Antik Kenti Adres - Nasıl Gidilir

Adres : Ulucami, Akropol Caddesi No : 6, 35700 Bergama / İzmir / Türkiye

Pergamon Antik Kenti (Bergama Antik Kenti) hakkında bazı gezi sitelerinde yakın çevresi için verilen destinasyon bilgileri tamamen hatalı olup (muhtemelen arama motorları için anahtar kelime kasma çalışması) bazıları aynı ilçe sınırlarında bile bulunmamaktadır.

Bu yüzden tur ve tatil planlarken her zaman dijital haritalardan da gideceğiniz bölge için mutlaka kontrol yapmanız gezinizin eziyete dönüşmesini engeller.